Back to the Future (1985)

Yazar: Erel Destan 

 

17.08.2022

Doktor Emmett Brown, başarısızlıklar silsilesi icatlarının sonunda ilk kez çalışan bir icada imza atacaktır: Zaman makinesi. Doktorun arkadaşı Marty McFly ise çeşitli nedenlerden dolayı bu makineyi kullanacak ve babasının lise zamanlarına gidecektir. Geçmişte sebep olacağı olaylar zincirleme şekilde büyüyecek ve Marty’i büyük bir derdin içine sokacaktır.

Marty McFly: Liseden arkadaşlarıyla kurduğu grupta gitar çalan Marty için işler yolunda gidiyordur. Ta ki Emmett Brown’ın yeni icadıyla karşılaşana kadar. Marty Ailesini ve tanıdığı herkesi gerisinde bırakarak bir 50’ler turuna çıkacaktır.

Doktor Emmett Brown: Christopher Lee’nin bu filmdeki rolü tartışmasız şekilde kendisinin en iknoikleşmiş rolüdür. Deli profesör klişeleriyle dolu olan Doktor Brown, saat asmaya çalışırken düşüp kafasını vurduğunda aklına zaman makinesi fikri gelmiştir.

Biff Tannen: Sinemanın en nefret edilesi zorbalarından biri olan Biff, diğer iki devam filminde de karşımıza çıkmaktadır. 80’lerde Marty’nin babasına türlü zorbalıklar yapan Biff, Marty geçmişe döndüğünde onun da başına dertler açacaktır.

Loraine Baines: Marty’nin annesi rolünde karşımıza çıkan Loraine, Marty’e yapmamasını söylediği her şeyi geçmişte kendisi de yapmıştır ve o da annesinden şikayetçidir. Geçmişte Marty ile karşılaşması ise felaketin ilk adımları olacaktır.

George McFly: Sette sürekli zorluk çıkardığı söylenen Crispin Glover tarafından canlandırılan George, Marty’nin babasıdır. Özgüvensiz biri olsa da gelecekten gelen oğlu onu cesaretlendirmeye çalışacaktır.

Biri yazar, diğeri yönetmen olan bu iki kafadar film okulunu bitirdikten sonra film çekmek istemektedirler. Bütçelerini Robert Price isimli yapımcı sayesinde karşıladıkları üç film yapmışlardır ama ne var ki bunların hepsinin sonu hüsranla bitmiştir, gişede çakılmışlardır. Ancak “1941” isimli filmleri Steven Spielberg tarafından yönetilmiş ve bu dev yönetmenle tanışma fırsatı bulmuşlardır. Bu tanışıklık gelecekte onların işine yarayacatır.

 Gale ve Zemeckis yılmayıp yola devam etmişlerdir ve ellerine gelen ilk senaryo olan “Romancing the Stone”u çekerek az da olsa ün sahibi olmuşlardır.

          Ve asıl önemli olan konuya gelelim, Geleceğe Dönüş fikri nasıl ortaya çıktı? Bob Gale memleketine geri döndüğünde babasının eski yıllığını bulmuş ve aklında bir soru belirmiş: “Babamla aynı lisede olsaydım onunla arkadaş olur muydum?” işte bu sayede Geleceğe Dönüşün Temelleri atılmış. Bu fikir Frank Price tarafından ilk önce reddedilse de daha sonra Price’ın Colombia’dan Universal Studios’a geçmesinden sonra kabul edilmiştir.

Film onayı aldıktan ve çekilmeye başlandıktan sonra çeşitli badireler atlatmak zorunda kalmıştır. İlk olarak Zemeckis ve Gale, Marty rolü için en doğru ismin Michael J. Fox olduğunu düşünmüşlerdir ancak Michael o sıralar “Family Ties” isimli dizide oynadığından teklifi reddetmek zorunda kalmıştır. Ardından birçok aktör denenmiş ve Eric Stoltz rol için seçilmiştir.

          Eric Stoltz her ne kadar rolünü çok ciddiye alsa ve oyunculuk olarak bir kusuru olmasa da Marty gibi eğlenceli bir karakteri canlandırmak için yeterli değildi. Universal Studios’un başı Sid Sheinberg ise onun en doğru tercih olduğunu hatta eğer doğru kişi Stoltz değilse yeni bir oyuncuyla filmi baştan çekebileceklerini söyledi.

          Zaman ilerledi ve birçok sahne çekildi. Ancak film bitmeye yaklaştıkça tüm set ekibi Eric Stoltz’un doğru seçim olmadığı konusunda hemfikir olmuştu. Komik değildi. Hatta kendisi filmin sonunu bir trajedi olarak gördüğünü söylemiştir.

          Tüm ekibin şikayetinden haberdar olan Sheinberg ise yeni Zemeckis ve Gale’ın yeni oyuncu aramasına izin verdi. Michael Fox’a yeniden teklif gitti ve Michael işi almak istediğini söyledi. Böylece yeni Marty bulunmuştu ve neredeyse bitmiş olan film yeniden çekilmeye başlanacaktı.

            Robert Zemeckis ise bütün filmi yeniden çekmek yerine sadece Marty’nin sahnelerini aynı planda çekmeye karar verdi. Hatta öyle ki hem Eric Stoltz hem de Michael Fox’un içinde olduğu sahneler bulunmaktadır.

          Michael Fox’un ilk sahnesi Doktor Brown’un ona zaman makinesini tanıttığı sahneydi. Sadece bu sahneden bile herkes gerçek Marty McFly’ın o olduğu konusunda hemfikirdi.

          Film boyunca tek değişen oyuncu Eric Stoltz da değildi. Marty’nin kız arkadaşı rolündeki Jennifer’ı canlandıran Melora Hardin, Michael Fox’tan çok uzun olması sebebiyle değiştirilmişti ve Claudia Wells getirilmişti.

          Çıkan sorunlardan bir tanesi de filmin ismiydi. Sheinnberg “Back to the Future” isminden pek hoşnut değildi. Zemeckis ve Gale’a filmin adının “Spaceman From Pluto” olmasını istediğini söyledi ve bunda çok ciddiydi. Spielberg ise ona “Espri için teşekkür ederiz, hepimiz çok güldük.” Dedi ve neyse ki Sheinberg fikrinden vazgeçti.

Son zamanların en popüler çizgi filmlerinden olan Rick and Morty ile Geleceğe Dönüş arasındaki benzerlik birçok seyircinin gözünden kaçmamıştır diye tahmin ediyorum. Rick and Morty’nin ilk örneklerinde Morty yerine Marty ismi kullanılmıştır. Deli bir bilim adamı ve yanında bir çocuk hikayesi ise iki yapımda da ortaktır.

          Ancak Rick and Morty’de hiçbir zaman zaman yolculuğu teması kullanılmamıştır. Rick’in garajında üstünde “Zaman yolculuğu eşyaları” yazan bir kutu vardır ancak bu kutunun içindekileri hiçbir zaman göremeyecek gibiyiz. Çünkü dizinin yapımcıları zaman yolculuğunun seyircilerin kafasını karıştıracağını düşünüyor.

-Zaman makinesi aslında bir buzdolabı olacaktı ancak Doktor’un bunu taşımsı zor olur diye DeLorean ile değiştirildi.

-Crispin Glover sürekli kadraj dışına çıktığından dolayı onu yerinde tutmak için bazı sahnelerde etrafına çit örülmüş.

-Orijinal senaryoda Marty’nin soyadı McDermott’tu

-Senaryo, Universal Studios tarafından kabul edilmeden önce 40 kez reddedildi.

-Aslında Marty bir nükleer patlama sonrasında geleceğe dönecekti ancak bunun maliyeti çok olduğundan dolayı yıldırım çarpması ile değiştirildi.

-Michael J. Fox, aynanda iki sette bulunmanın verdiği yorgunluktan dolayı bazen hangi yapımın çekiminde olduğunu unutuyormuş.

-John DeLorean, yönetmen Zemeckis’e “Hayallerimi böyle olumlu bir şekilde devam ettirdiğiniz için teşekkür ederim.” Demiştir.

-Loraine karakterini canlandıran Lea Thompson’ı yaşlandırmak için yapılan makyaj 3 saat sürüyordu.

-Geleceğe Dönüş, Amerikan Film Enstitüsünün “En İyi 10 Bilimkurgu” listesinde 10. Sırada bulunmaktadır.

-Marty, zaman yolculuğu yaptığı gece hem geçmişte hem de gelecekte köfte yemiştir.

-Michael J. Fox, filmin batacağını düşündüğü için ön gösterime gitmemiştir.

-Zaman makinesi aslında plütonyum yerine kola ile çalışacaktı.

– Marty’nin grubunun çaldığı şarkıya fazla gürültülü diyen jüri üyesi Huey Lewis gerçek bir şarkıcı ve grubun çaldığı şarkı da kendisine ait.

-Doktor’un garajındaki amfilerden birinin üzerinde yazan “CRM-114” aslında Stanley Kubrick filmlerinde karşımıza çıkan bir kod. Dr. Strangelove’daki radyo aracı, Clockwork Orange’taki serum ve 2001: A Space Odyssey’de Jüpiter keşfinin numarası.

Bence bu noktada çoğu seyirci bana katılacaktır ki, devam filmleri maalesef ilki kadar başarılı değillerdi. Elbette diğer iki film de gayet güzel olsa da ilk filmin atmosferinin ve insana yaşattırdığı hoş duyguların diğerlerine nazaran çok daha fazla olduğunu düşünüyorum. Eğer üç filmi sıralayacak olsam 1-3-2 diye sıralardım. Ayrıca Robert Zemeckis, kendisi yaşadığı sürece bu serinin bir remake’inin veya devamının gelmeyeceğini söylemiştir.

Bu bölümden sonrası spoiler içerir.

Babası George’u araba kazasından kurtarmak isteyen Marty kendisini arabanın önüne atar ve tarihin akışı ciddi şekilde bozulur. Normalde Loraine ve George bu kazadan sonra tanışacak ve aşık olacaklardı ancak arabanın çarptığı kişi Marty olduğundan Loraine gelecekteki oğlu Marty’e aşık olur. Marty’nin yapması gereken şey Dünya’dan silinmemek için annesi ve babasının birlikte olmasını sağlamaktır.

          George McFly içten içe Loraine’den hoşlansa da onunla konuşamamaktadır. Ciddi özgüven sorunundan ötürü kendisine zorbalık edilmesine izin verir ve hikayelerini kimseye okutmaz. Ancak onun tam zıttı olan Marty bu durumu düzeltmek zorundadır. Babasını özgüven yüklü bir insan yapmalıdır.     

          Tarih boyunca hem gerçek hayatta hem de kurgusal yapıtlarda çok kez işlenmiş bir konudur Baba ve Oğul. The Godfather, Life is Beautiful, Babam ve Oğlum gibi filmler buna örnek verilebilir. Çünkü aile teması dram filmlerinin en güçlü yapıtaşlarından bir tanesidir. İlişki her ne kadar sorunlu bile olsa aile bağları bu sorunlardan her zaman daha güçlüdür. Baba her zaman oğlunun idolü, kahramanı, yol göstereni olmakla yükümlüdür. Onu hayata hazırlamalı ve zorlukların üstesinden gelmesine yardım etmelidir. Bir erkeğin başarılı olup olmamasında babasının rolü yadsınamaz derecede büyüktür. Ancak Geleceğe Dönüş’te işler farklı gelişir. Bu hikayede oğul babasına özgüven verecek, oğul babasının hayatını kökten değiştirecektir. Belki de klasikleşmiş ve toplumun her kesimi tarafından benimsenmiş baba-oğul ilişkisine farklı bir gözden bakmamızı sağladığı için bu filmin birçok seyircide yeri bambaşkadır.

Elbette zaman ile ilgili bir film yapıyorsanız işin içinde birkaç çelişki olması normal karşılanabilir. Bu çelişkilerden birkaçına göz atalım.

          Öncelikle sadece bu filmde değil zaman yolculuğu ile ilgili birçok yapımda karşımıza çıkan bir çelişkiden söz edeceğim. Marty’nin “Johnny B. Goode” şarkısını söylediği sahneyi düşünün. Marty şarkıyı söylerken müzisyenlerden biri Chuck Berry’i arıyor ve ona bu şarkıyı dinletiyor. Filmin gerçekliğine göre ise Chuck Berry bu şarkıyı Marty’den duyarak yazmış oluyor. Ancak bu konuyu biraz düşünürsek içerdiği çelişkiyi fark etmek çok da zor değil.

          Bir diğeri ise Marty’nin ismi ile alakalı. Eğer ailesi Marty’nin adını koyarken geçmişte tanıdıkları ve onların birlikte olmasını sağlayan kişinin adını koymak istedilerse, neden ilk çocuğun ismi Marty değil diye düşünebiliriz. Dediğim gibi işin içine zaman yolculuğu girdiği zaman işler biraz karışabiliyor.

          Son olarak ise birçok seyircinin aklından geçmiş olan “Ailesi Marty’i neden tanımıyor?” sorusundan bahsedelim. Elbette aradan yıllar geçti ve Marty’nin yüzünü tam olarak hatırlayamazlar ancak en azından ufak bir benzetme olması gerekmez miydi? Filmde bu konuyla ilgili şakayla karışık bir replik olsaydı iyi olurdu diye düşünüyorum.

          Tabii ki bunlar ve daha birçok zaman ile ilgili karışıklık yaratabilecek konuların filme eksi bir puan katacağını düşünmüyorum. Hatta böyle şeyler hakkında düşünmek bile keyif verici. Ne de olsa hangimiz zaman ile böylesine oynanan bir hikaye yazsak işin içinden hiç hata yapmadan çıkabiliriz değil mi?

Geleceğe Dönüş kesinlikle beni ben yapan filmlerden biridir. Belki de en sevdiğim ilk beşime koymam ancak bu filmle aramda çok kuvvetli duygusal bağlar vardır. Zaman geçtikçe eskiden anlamadığım bazı detayları fark ederim ve film daha çekici bir hal alır benim için.

          Marty’nin geleceğe dönmeye çalıştığı sahnede her detayını ezbere bilsem de hala gerilirim, döndüğünde hala sevinirim. Öyle bir filmdir Geleceğe Dönüş, kaç kere izlediğinizin önemi yok. Ne izleyeceğinizi bilmediğiniz zaman rahatlıkla tekrar tekrar izleyebilirsiniz bu filmi. Hiç eskimez, aksine kimi izleyişlerde daha bile iyi gelir seyirciye.

Filmin dublajını ise ayriyeten övmek isterim. Tonlarca kez izlediğim halde bir kere hariç her zaman dublajlı izledim ve bu şekilde izlemeye devam ediyorum. Ne de olsa bu filme bağlandığım zaman altyazının ne olduğundan haberim bile yoktu ve ben onu bu haliyle sevdim.

Uzun lafın kısası, bu film hem bilimkurgu damarlarınızı kabartacak hem de sizi maceraya doyuracak. 50’lerde kısa bir gezintiye çıkacak ve hiç bitmesin isteyeceksiniz.