Rocky (1976)

Yazar: Erel Destan 

 

17.08.2022

Philadelphia’nın alt sınıf insanlarını temsil eden Rocky kendi halinde boks maçlarına çıkıp zor da olsa yaşayıp gitmektedir. Hayatı genelde rutin halinde ilerlerken reklam yapmak için halkın içinden namını duyuramayan bir boksörle unvan maçına çıkacak olan dünya şampiyonu Apollo Creed, ismini beğendiği Rocky “İtalyan Aygırı” Balboa’yı kendisine rakip belirlemiştir. Rocky ise gerçekleşecek olan bu dövüşün hayatını kurtarmak için tek fırsat olduğunu bildiğinden sıkı bir çalışma temposuna girer. Rocky, sadece bir milyon dolar ile aile ilişkileri, aşk ve elbette sporu son derece başarılı bir şekilde anlatmayı başardığı için de adını klasikler adına yazdırmayı başarmıştır.

Rocky: Asıl adı Robert olan İtalyan asıllı boksör mafyanın borçlarını toplamakta, Mickey isimli antrenörün boks merkezinde çalışmakta ve evinin yanındaki petshop’tan kaplumbağaları için ilaç almaktadır. Hayatı böylesine tek düze geçen Rocky’nin hayatta tek tutunduğu dal boks iken Adrian isimli kadınla yakınlaşması sonucu bambaşka bir gaye edinecektir.

Adrian: Rocky’nin sık sık uğradığı petshopta çalışan Adrian utangaçlığın dibine vurmuş bir kadındır. Kendisine soru sorulmadığı sürece konuşmaz, konuşsa bile birkaç kelimeden fazlasını söylemez. İlk dakikalarda onun bu kişiliğine anlam veremesek de içinde bulunduğu sorunlardan haberdar olduğumuz zaman kendisine kesinlikle hak verdiğimiz bir karakterdir.

Paulie: Adrian’ın erkek kardeşi olan Paulie aynı zamanda Rocky’nin de en yakın arkadaşıdır. Kasapta çalıştığından Rocky’e her gün bir parça et götürür ancak bir gün bu etler Rocky için çok daha önemli bir amaca hizmet edecektir.

Apollo: Dünya şampiyonu Apollo Creed, Afrikalı olmasına rağmen Amerika’ya olan sevgisini sürekli dile getirir ve bu nedenle halk tarafından sevilen bir kişidir. Aynı zamanda rakibiyle dalga geçercesine eğlenmesi kendisini hem en iyi hem de en sevilen boksör konumuna getirmektedir. Rocky ile aralarında gerçekleşecek olan maçta bahisler 50/1 oranında Apollo’nun lehinedir.    

Slyvester Stallone için Rocky filminin ne denli büyük bir önem teşkil ettiği yadsınamaz bir gerçektir. Filmin çekim sürecini incelediğimiz zaman aktör için olan önemini daha iyi anlıyoruz. Öncelikle Stallone’un film çekilene kadar beş parasız olduğunu vurgulayalım. Bankada yaklaşık yüz doları bulunan Stallone, açlıktan ölmemek için bazı filmlerde figüranlık yapıyordu. Bir yandan da birçok senaryo yazdığı halde bu senaryoların hiçbirini yapımcı şirketlere kabul ettiremiyordu. Anlayacağınız Stallone’un hayatı aynı Rocky gibi. Nasıl ki Rocky zar zor geçiniyor ve ufak kazançlar için ringe çıkıyor ancak sonunda dev bir fırsat yakalıyor, Stallone’un yaşadıkları da aynı bu şekilde. Onun yakaladığı fırsat ise görüldüğü üzere Rocky fikri oluyor. Filmin senaryosunu üç buçuk günde yazdığına dair söylentiler bile var.

          Ayrıca Stallone’un filmden önce geçirdiği zorluklardan bir tanesi de köpeğini satmak zorunda kalması. Bu köpek ise hepimizin filmden tanıdığı Butkus. Neyse ki Stallone bir şekilde köpeği sattığı kişiyi bularak dostunu geri almış ve filmde ona yer vermiş.

Yapımcılar Stallone’a senaryo için 350.000 dolar teklif ediyorlar ancak Stallone bunun hayatının projesi olacağına inandığı için teklifi reddediyor. Hem başrolü hem de senaristliğini üstlendiği bu film 1.1 milyon dolara mal oluyor ancak gişede 225 milyon dolar hasılat elde ederek maliyetini en çok katlayan filmlerden biri oluyor.

Yani özellikle Rocky’nin ilk filminde karakterle bu kadar iyi bağ kurmamızın sebebi Stallone’un bir bakıma kendisini oynaması. Gerek fakirlikle boğuşması gerek yaşadığı ortam gerek sonunda ulaştığı mutlu son. Stallone bu kadar vizyonu geniş bir aktör olmasaydı önümüze çıkacak olan Rocky filmi belki de B movie standartlarında olacaktı.

Kuşkusuz filmde bahsedilmeden geçilmemesi gereken önemli noktalardan bir tanesi müzik ve insana verdiği gaz. Eminim ki bu filmden sonra kısa süreliğine birçok seyirci kendisini boksör olarak ringde hayal etmiştir veya en azından bir süre spor yapmaya başlamıştır. Seyirci genel olarak başarı hikayelerini sevmeye meyillidir ve Rocky tam bir başarı hikayesidir. Battım denilen noktadan fırlamaktır. Bunun üstüne bir de önümüze atılan ve kendimize bir çok yönden benzettiğimiz bir karakterin başarısını izlemek çoğu seyirciyi gaza getirmeye yetmiştir.

          Kurulan yapı güçlü bir yapı, bu yapının üstüne bir de herkesin aşina olduğu o malum müzik çalmaya başlayınca spora başlamamak, zaten başlandıysa tempoyu arttırmamak elde değil. Eğer spor yapıyorsanız telefonunuzdan Rocky film müziğini açmanızı şiddetle öneririm, etkisini fark edeceksiniz. FARK EDERSENİZ YORUMLARA YAZIN!!!111!!!!111!!

          Stres atmanın en iyi yollarından bir tanesinin de vurmalı sporlar olduğundan bahsetmek gerek. Dövüş merkezli sporların dışında tenis veya beyzbol da buna örnek gösterilebilir. Filmlerde sinirlenince tabak bardak fırlatmayı çok gördük ancak bir şeyler kırmak gerçekten stres ve sinir atmada işe yarayabilecek bir yöntem. Rocky ise onu baskılayan hayatına savunma olarak boksa bu kadar bağlanmış olabilir. Bardak kırmaktansa kemik kırmayı tercih ediyor bu karakterimiz. İşinde de son derece başarılı.

Kuşkusuz filmde bahsedilmeden geçilmemesi gereken önemli noktalardan bir tanesi müzik ve insana verdiği gaz. Eminim ki bu filmden sonra kısa süreliğine birçok seyirci kendisini boksör olarak ringde hayal etmiştir veya en azından bir süre spor yapmaya başlamıştır. Seyirci genel olarak başarı hikayelerini sevmeye meyillidir ve Rocky tam bir başarı hikayesidir. Battım denilen noktadan fırlamaktır. Bunun üstüne bir de önümüze atılan ve kendimize bir çok yönden benzettiğimiz bir karakterin başarısını izlemek çoğu seyirciyi gaza getirmeye yetmiştir.

          Kurulan yapı güçlü bir yapı, bu yapının üstüne bir de herkesin aşina olduğu o malum müzik çalmaya başlayınca spora başlamamak, zaten başlandıysa tempoyu arttırmamak elde değil. Eğer spor yapıyorsanız telefonunuzdan Rocky film müziğini açmanızı şiddetle öneririm, etkisini fark edeceksiniz. 

          Stres atmanın en iyi yollarından bir tanesinin de vurmalı sporlar olduğundan bahsetmek gerek. Dövüş merkezli sporların dışında tenis veya beyzbol da buna örnek gösterilebilir. Filmlerde sinirlenince tabak bardak fırlatmayı çok gördük ancak bir şeyler kırmak gerçekten stres ve sinir atmada işe yarayabilecek bir yöntem. Rocky ise onu baskılayan hayatına savunma olarak boksa bu kadar bağlanmış olabilir. Bardak kırmaktansa kemik kırmayı tercih ediyor bu karakterimiz. İşinde de son derece başarılı.

Serinin 2022 itibariyle Rocky II, Rocky III, Rocky IV, Rocky V, Rocky Balboa, Creed, Creed II olmak üzere yedi devam filmi bulunmaktadır. Rocky Balboa haricinde her filmde bütçe git gide artmıştır ancak fikrimce hiçbir zaman ilk film kadar etkili olamamışlardır. Açıkçası bu seride birinci, ikinci ve dördüncü filmler haricindekileri birer kere izleyip kendi kafamda rafa kaldırdım. Ne de olsa bahsettiğim üzere seyircinin Rocky Balboa karakteriyle bağ kurmasının en önemli sebebi karakterin halk içinden, çok sıradan biri olmasıydı. Ancak ilerleyen filmlerde bu konseptten tamamen uzaklaşan Rocky, Hollywood klişeleriyle dolu bir seriye dönüştü. Stallone’un ilk filme ne kadar özen gösterdiği her halinden anlaşılıyor. Ne de olsa bu filmi çekmek için ne badireler atlattı. Ancak ilerleyen filmlerde kendi yapımına ilkinde olduğu kadar önem vermediğini düşünüyorum.

Bu bölümden sonrası spoiler içerir.

Filmin sonuna kadar ben de dahil birçok seyirci Rocky’nin ne yapıp edip Apollo’yu mağlup edeceğine inanmıştır. Boksta olan başarısı bir yana işini ne kadar ciddiye aldığını ve ne kadar sıkı antrenman yaptığını izliyoruz filmde. Bu nedenle filmin sonunda yenilecek gibi de olsa vuracağı bir sağlam yumrukla Apollo’yu devirir ve ellerini havaya kaldırır diye düşünmüşüzdür. Ancak filmin bu sonunun çok daha iyi ve oturaklı olduğunu kabul etmeliyiz. Üçüncü raunda kadar dayanamayacağı düşünülen Rocky son raunda kadar dayanmıştır ancak mağlup sayılmıştır. Bu sonun daha oturaklı olduğunu söylememin nedeni ise Hollywood klişeleriyle bezenmiş “Sevgi ve arkadaşlığın gücü” veya “inandı ve kazandı” temalarından tamamen uzak, gerçekleri su gibi yüzümüze çarpan bir sondu bu. Ne de olsa bir dünya şampiyonunun karşısına çıkan adı sanı duyulmamış bir boksörün maçı kazanması biraz fanteziyle kaçabilirdi. Ancak bu şekilde hem seyirci tatmin ediliyor hem de gerçekçi filme gerçekçi bir son koyulmuş oluyor.

          Ancak gerçekleşen bu son dövüşün ilham kaynağı olan gerçek bir boksa maçı var: 1975 Muhammed Ali vs. Chuck Wepner. Namı Ali’yle karşılaştırılamayacak olan Chuck’ın bu karşılaşmada üç raunt bile dayanamayacağı bekleniyordu. Ama o dayandı, hatta şampiyonla öylesine başa baş mücadele etti ki dokuzuncu rauntta onu yere düşürmeyi başardı. On beşinci raunttun sonunda hakem kararıyla mağlup sayılsa da kimsenin beklemediği olağanüstü bir performans gösterdi.

          Bu hikaye filmdeki son dövüş sahnesine oldukça benziyor değil mi? Hatta Apollonun Muhammed Ali ile olan bariz benzerliğini de bunun içine dahil edebiliriz. Aşırı oynaklık ve rakibiyle alay etmek bu ikilide ortak olarak bulunan özellikler.

          Sonuç olarak bu iki hikayenin de sonunda maçı kazananlar eski şampiyonlar oldular ancak gerçek kazananlar kimsenin üç raunt bile dayanabileceğini düşünmedikleri Rocky ve Chuck oldu. Rocky hayatını kazandı, Chuck ise para üstüne para saydı. Kazanmak demek hakemin ellerini kaldırdığı kişi olmak demek değildir.

“Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır.” Derler. Bu hikaye için kesinlikle doğru bir söz. Rocky imkansızı başardı ve bu başarıdan sonra bile gözleri sadece Adrian’ı arıyordu. “Yo, Adrian!” Repliği ise pek çok seyircinin aklına kazınmıştır.

          Rocky iş ve aşk arasındaki dengeyi iyi kuruyordu. Terazinin iki kefesinin de ağır basmasına izin vermiyor, hem egzersizini yapıyor hem de Adrian ile zaman geçiriyordu. Adrian’ın kişiliğini tamamen değiştirecek olan şey de Rocky’nin kendisine karşı takındığı tutumdu.

Rocky’nin antrenmanlarında eski dostu Butkus da yanındaydı ve bunu da Adrian’a borçluydu. Butkus ile birlikte koşuyor, şınavını çekiyor, yumruklarını sallıyordu. Eskiden hayata tutunmak için yaptığı sporu artık cidden keyif alarak yapıyordu. Ne de olsa Adrian evde bekliyordu ve başarısız bile olsa onu terk etmeyecekti.

Uzun zaman boyunca gözümüze ezik gözüken bu karakterin kardeşi Pauliyle arasının ne denli kötü olduğunu öğreniyoruz. Paulie boş boğazlığı yüzünden ona edilmemesi gereken laflar ediyor, hakaretler savuruyordu. Bu nedenle ciddi bir psikolojik baskının altındaydı ve karakteri bundan olumsuz etkileniyordu. Ancak Rocky onun içindeki cevheri gördü ve onu tekrar hayata bağlamayı başardı. Ardından kendisinin imkansız görünen hedefine ulaşmasındaki en büyük destekçisi Adrian oldu. En azından Rocky boşa kürek çekmediğini biliyordu ve artık bir hedefi olarak yaşıyordu. Filmde odun gibi gözüken bu adamın bile romantik olabileceğini gördük ve Rocky’nin en büyük kazancı şüphesiz Adrian’dı.

 

Tekrar tekrar bahsettiğim üzere Rocky bir başarı hikayesi ve insanın kendi hayatına kolaylıkla uyarlayabileceği, ilham alabileceği birçok nokta içeriyor. İnsan her yaşta farklı bir özelliğini sever Rocky’nin. Tekrar tekrar izledikçe sıkılmak yerine daha da sever Rocky’i. Olayların gelişmesine doğrudan etki eden dev bir şans faktörü de olsa bu seyircide negatif bir etki yaratmaz.

          Son dövüş ile tam olarak kapanmayan hikaye kendisi için yeni kapılar aralamıştır ve o kapılardan geçerek uzun bir hayat yolculuğunun ekrana yansıması olmuştur. Bir spor filminde bulunması gereken tüm özellikleri bulunduran Rocky, yediden yetmişe herkesin izlemesi gereken bir başyapıttır. Hz. Allah(testere)’a emanet olun.