Terminator (1984)
Yazar: Erel Destan
17.08.2022
Kıyamet sonrası robotlar tarafından ele geçirilmiş Dünya’da açılış yapan film, bizi düşmanın gücüne ikna ettikten sonra geçmişe iniyor ve insanlık direnişinin lideri John Connor’ın annesi Sarah Conner’ın gelecekten gelen yok edici ile olan mücadelelerini gösteriyor. Ancak John, annesini korumak için en iyi adamlarından biri Kyle Reese’i de geçmişe göndermiştir. İkili arasında ilk önce Sarah’a ulaşma yarışı ve ardından yaşanacak olaylar ile Terminator, düşük bütçesine rağmen kültleşmiş ve klasik filmlerin yanında anılmaya başlamıştır.
John Connor: Yüzünü bu filmde göremesek bile insanların makineleri alt etmesini sağlayacak yegane liderdir. Kyle’ın anlattığına göre insanlara umut vermiş ve onlara savaşmayı öğretmiştir.
Sarah Connor: Oğlunu doğurmasını engellemek için makineler tarafından hedef belirlenen Sarah, hiç hazır olmadığı travmalarla karşı karşıya kalacaktır. İnsanlığın tek kurtuluş yolunun oğlu olduğunu öğrendiğinde yok ediciye karşı savaşmaya başlamıştır.
Kyle Reese: Filmin başında yok edicinin tarafında yer aldığını sandığımız Kyle, lideri John’dan öğrendiği bütün teknikleri Arnold’a karşı kullanacaktır ve onu alt etmek için her yolu deneyecektir. Filmin sonlarına doğru hakkında öğrendiğimiz gerçek ile de karaktere olan bakış açımız değişecektir.
Terminator(T-800): Arnold Schwarzenegger tarafından canlandırılan t-800 karakteri, dördüncü film hariç hepsinde karşımıza çıkmaktadır. İlk filmde ise Arnold’un sinema tarihinin en ölümcül kötü adamlarından birisi olduğunu tartışmaya gerek yoktur. Kendisinden sonra gelecek yok edici aktörlerine ilham kaynağı olmuştur ve yaşına rağmen hala ölümcüllüğünü kaybetmemiştir. Ayrıca bu film “Arnold’u ne kadar az konuşturursanız o kadar iyi oyuncudur” geyiğini doğrular niteliktedir.
Bir diğer adı Syberdyne Sistems 101 olan T-800, insandan ayırt edilemeyen ilk yok edici türüdür. Gelecek filmlerde karşımıza çıkacak olan T-1000, T-X gibi modellerin yanında basit kalsa da herhangi bir insanla kıyaslanmayacak kadar güçlüdür. İlk önce çıkan özelliklerinden biri aşırı dayanıklılığıdır. Kurşun veya kesici aletlerden etkilenmez, patlamalardan sağ çıkabilir. Her çeşit silah ve aracı en iyi şekilde kullanabilir. Gözünde bulunan kamerası, kişilere ait bilgileri gösterir ve bütün verileri hesaplar. Yavaş ama kararlı hareket eder, avına bir kere kitlendi mi bir daha asla bırakmaz.
T-800 dış görünüş olarak da bu yazara göre en başarılı yok edicidir. Etinden ayrıldığı ve kendi görünüşüne kavuştuğunda ortaya çıkan model sadeliğine rağmen insana gerçekten bir ölüm makinesi olduğunu düşüncesini veriyor. Kırmızı gözleri ve insan iskeletini andıran yapısı seyircileri gerçekten gerebiliyor. Daha sonra gelecek olan diğer Terminator filmlerinde birbirinden komplike ve çeşitli yok edici modelleri denendi ancak ikinci film hariç hiç birinin t-800’e yaklaşamadığını düşünüyorum.
T-800’lerin Arnold tarafından oynanması ise ayrı bir tat katıyor elbette. Oyuncuğuna kusursuz diyemesem de ekranda onu görmekten ben de dahil birçok seyirci keyif alıyor. İster iyi ister kötü adam olsun, “Bu adam yok edici olmak için doğmuş.” Dedirtiyor herkese.
Elbette “Robotlar insanlığı ele geçirecek” teorilerinin çıkış noktası bu film değil ancak bu düşüncelerin yayılmasını ve daha çok ciddiye alınmasını sağlayan en önemli yapıtlardan birisi olduğu tartışılmaz. İnsanlığın teknoloji konusunda ilerleme hızına bakılınca gelecek hem parlak hem de bir o kadar karanlık görünüyor. Bizi kurtaracak bir Kyle Reese’imiz olmazsa neler yaparız bilinmez.
Zaman makinesinin icat edilme durumu ise başlı başına bir muamma. Gelecekte bir yerlerde icat edilmiş olma ihtimali ile birlikte insanoğlunun hiçbir zaman nasıl çalıştığını anlayamayacağı bir makine de olabilir. Gerek yaratacağı paradokslar gerek oluşturabileceği paralel evrenler ile fizik kanunları böyle bir şeye izin vermeyebilir. Ancak yine de insanlık olarak yine de bunun üstünde çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Bize getirisinin robot kıyametinden ziyade çok parlak bir gelecek olacağından eminim.
İnsanlık olarak böyle tehditlerin hiçbir öneminin kalmayacağı kadar gelişeceğimiz günler de gelecektir belki de. İster t-800 ister t-x gelsin insanlar için sorun olmayacağı kadar ilerleyeceğimize inanıyorum. Makinelerin silahlanması ve insanlığa savaş açması en azından yakın gelecek için bana pek mümkün görünmüyor. Ancak kader ya bu, önümüze ne koyacağı belli olmaz. Yarın kendimizi Skynet’in karşısında bulabiliriz. Filmin bize gösterdiği alternatif gerçekliğin 2029 yılı olduğunu unutmayalım.
Terminator, Titanic, Aliens gibi her biri birbirinden kalite kokan yapımlara imza atan James Cameron, adeta Kubrick gibi ortaya koyduğu iş ne kadar başarılı da olsa sette bir o kadar çekilmez ve hırslı olabiliyor. Titanic çekimleri sırasında bir insanın indiği en derin noktalardan birine bizzat inmiş, Terminator 2’nin bazı sahnelerini helikoptere binip kendisi çekmiştir. Ayrıca sette çok kez kavga çıkarmasıyla da bilinir. Ancak Arnold ile o günden bugüne iyi arkadaşlar.
Cameron’ın filmlerinde sıkça yer verdiği bir konu vardır: Endüstri. Fabrika geçmişi olan Cameron, orada edindiği deneyimleri filmlerinde kullanması, bu yapımlara ayrı bir tat katmaktadır. Özellikle Terminator filminde ayyuka çıkmış olan makineler ve endüstri, Aliens ve Titanic filmlerinde de hissedilmektedir. Terminator 1 ve 2’de kullanılan fabrikalar, robotlar ve bazı diğer teknik detayların bu kadar gerçekçi görünme sebeplerinden bir tanesi de bu olsa gerek.
Son olarak Cameron’ın Terminator fikrinin nereden aklına geldiğinden bahsedelim. Pirhana 2: The Spawning filmini izleyen ve bundan etkilenen yönetmen hafif hafif Terminator hakkında düşünmeye başlamıştır. Ayrıca gördüğü bir rüyanın da bu konsepti oturtmasına yardımcı olduğunu açıklayan Cameron, filmin senaryosunu yazmaya başlamıştır. Yok edici rolü için birçok isim düşünmüş, ancak bu iş için çok istekli oluşundan etkilendiği Arnold’u tercih etmiştir.
İşte geldik zurnanın zart dediği yere. Sevdiğim birçok güzel serinin yavaş yavaş nasıl yok olduğunu görmek bana her zaman üzüntü vermiştir. Şüphesiz Terminator de bu serilerden biri. Yaklaşık 35 senedir süregelen bu seri, ikinci filmden sonra hızlı bir düşüşe geçmiş ve git gide daha da dibe batmıştır. Elbette bu şahsi fikrim ve buna zıt düşecekleri anlayışla karşılarım ancak fikrimce birçok seyircinin kabul edeceği üzere ilk iki filmdeki heyecan, gerilim ve kalite sonraki hiçbir filmde sağlanamadı.
Benim favorim ise ikinci film yani Judgment Day’dir. İlk filmden sonra hem saygı hem de bütçeye sahip olan Cameron, devam filminde aklındaki bütün fikirleri uygulamış ve ortaya muazzam bir bilim kurgu-aksiyon filmi çıkarmıştır. İki aşırı üstün gücün mücadelesi, baba figürü eksikliği, muhteşem karakter gelişimi gibi konularla kesinlikle izlenmesi gerek bir filmdir. Ancak diğer filmler yani Rise of the Machines, Salvation, Genysis ve Dark Fate genel olarak gişenin hedeflendiği ve bu hedeflerinde kısmen başarılı olan filmlerdir.
-Arnold’un kuklasının yapılması altı ay sürmüştür.
-En akılda kalıcı repliklerden biri olan “I’ll be back.” Sözü üstünde Cameron ve Arnold tartışmışlar. Robotun ‘ll ekinden ziyade “Will” kullanmasının daha doğru olacağını düşünmüşler. Ancak neyse ki bu fikirden vaz geçilmiş.
-Cameron’ın sertliğiyle alay etmek isteyen set ekibi “Beni korkutamazsın, ben James Cameron’a çalışıyorum.” Yazan t-shirtler bastırmıştır.
-Arnold’un filmdeki replikleri 14 satırdır.
-Kyle Reese film boyunca sadece bir kere gülümsemiştir.
-Filmin başlarında Sarah’ın telefonuna gelen sesli mesajda konuşan kişi James Cameron’dır.
-Yok edicinin toplam film süresi yaklaşık 21 dakikadır ancak aynı Jaws gibi çok fazla görünmese bile seyirciyi germeyi başarmıştır.
-Sarah Connor’ın aslında 18 yaşında olması gerekiyordu.
-Yok edici, Amerikan Film Enstitüsünün “En iyi ve en kötü 100 karakter” listesinde hem iyi hem de kötü tarafında bulunan tek karakterdir.
-Kyle Reese’in gelecekte makineye bomba attığı sahne 26 kere tekrarlanmıştır.
-Kyle’ın Sarah’a söylediği “Yaşamak istiyorsan benimle gel” repliği sonraki gelecek bütün filmlerde kullanılmıştır.
-Bütçe yetmezliğinden dolayı aksiyon sahneleri gece çekilmek zorunda kalmıştır.
-Terminator 2008 yılında Amerika Ulusal Film Arşivi’ne eklenmiştir.
-Sarah’ın “Sizin zamanınızdaki kadınlar nasıllar?” repliği 1960 yapımı Zaman Makinesi filminden direk alıntıdır.
-Yok edici rolü için ilk düşünülen isimlerden biri Mel Gibson’dı ancak aktör filmi izledikten sonra Arnold Schwarzenegger’ın en iyi tercih olduğu söylemiştir.
Bu bölümden sonrası spoiler içerir.
Ben de dahil birçok seyirci filmlerde zaman yolculukları sonrası oluşabilecek paradoksları düşünmüştür. Terminator filminde durum şöyle gelişir: John Connor, Sarah Connor’ı koruması için bir adamını gönderir, Sarah o adamdan hamile kalır ve doğacak çocuğu John’dur. Zaman çizgisi ilerledikçe tekrar başa dönecektir. Savaşın için Kyle Reese doğacak, John onu tekrar geçmişe döndürecek ve Kyle John’un babası olacaktır. Peki zaman çizgisinin başında Kyle Reese hiç yoksa John Connor nasıl doğacak ve geçmişe kendi babası gönderecektir? İşte zaman yolculuğunu karmaşık yapan belki de en önemli şey budur. Zamanın başı ve sonu diye bir şey söz konusu değil. John olmadan Kyle, Kyle olmadan da John olamaz. İkisi her gerçeklikte aynı olayları yaşayacak ve var olacaklardır. Ne de olsa Terminator serisinde işlenen en önemli konulardan biri kaderdir.
Bunun dışında sorulması gereken asıl soru ise şudur: Sarah hamile kalacak ancak çocuğu John olacak mı? Bu soruyu düşünürken kuantuma ufak bir bakış atmamız gerekebilir. Kuantum teorisine göre basitçe tanecikler her zaman beklendiği şekilde davranmaz. Davranışlarına göre yeni paralel evren yaratırlar ve onlarda varlıklarını sürdürebilirler. Konu ile ilgilenenler “Schrödinger’in Kedisi” adlı düşünce deneyine bakabilirler. Bu teoriyi Terminator’e uyarlarsak, Kyle’ın Sarah’ı gebe bırakacak spermleri her gerçeklikte aynı davranmak zorunda değillerdir ve spermlerde oluşacak en küçük değişiklik doğacak olan çocuğun kimliğini tamamıyla değiştirecektir ve çocuk John Connor olamayacaktır.
Uzun lafın kısası, iki saatten az bir sürede film tarihine birçok sağlam miras bırakmış olan Terminator, Alien ile birlikte bende en özel yeri bulunan bilim kurgu filmidir. Terminator’ü sayamayacağım kadar çok kez izlediğim halde her izleyişimde hala geriliyor, hala heyecanlanıyorum. Bana kalırsa izleyicilerde bu etkiyi bırakabilen filmler “Zamansız” olarak tabir ettiğimiz filmlerdir.
Ayrıca bahsettiğim üzere ekranda görmekten en çok keyif aldığım oyunculardan biri olan Arnold Schwarzenegger’ın sektöre katılmasını sağlayan filmdir. Özellikle aksiyon filmlerinde alıp başını yürüyecek olan Arnold, Terminator’e çok şey borçlu.
Son olarak bu film belki de Matrix veya 2001: A Space Odyssey kadar konu ağırlığı fazla bir film değil, ancak elindeki malzemeyi sonuna kadar kullanmakta birçok yapımdan daha başarılı olmuştur. Her arkadaş ortamında veya kafa dağıtmak istenen zamanda izlenebilecek olan Terminator, aksiyon filmi seyircileri tarafından kaçırılmamalıdır. İzleyin, izlettirin, adios amigos.